VOLUME 1….
Başımıza bir sürü şey gelmiş, birçok olumsuzluk yaşamış olabiliriz. Belki çocukluğumuzda problem vardır ya da hayallerimize uymayan bir gençlik geçirmişizdir belki de zoraki giden bir evlilik, belki varoluş amacımızı bulamamışızdır ya da başka başka onlarca sorun…
Bunların sonucunda gelen stres ve içimizde büyüyen ve her daim doldurulmayı bekleyen o koca boşluk….
İşte henüz şişmanlığa sadece adayızdır ama akıl tam da bu noktada devreye girer. Gerçek zor ve değişmez göründüğünde, akıl yönünü o boşluğu doldurmaya çeviriverir. Bizde aklımızın yönlendirmesiyle boşluğu doldurmak için başlarız yemeğe, yedikçe de daha çok büyür o boşluk ve biz de daha çok yeriz. Boşlukla birlikte bedenlerimizde büyürken kimselerle paylaşamadığımız sorunlarımızın üstüne kahkahalar atarak mutlu şişmanlara dönüşüveririz.
Artık şişmanızdır ve bu toplumda diğer tüm engelliler gibi bizlerinde varolma sorunu başlamış olur. Diğer yandan aklımız, şişman olmanın hayattan korunmayı kolaylaştırdığını da öğrenmiştir. Artık onu zor bir görev beklemektedir hem şişman olup o kabukta güvende hissedecektir hem de o şişmanlığıyla çeşitli maskeler edinip mutluluk oyunu oynayacaktır. Bunu başarabilmekte hatırı sayılır bir ZEKA gerektirmektedir.
Alay konusu olduğumuzda öfkeleniriz, çok öfkeleniriz ama o öfkeyi bastırmak zorunda hissederiz çünkü kendi şişmanlığımız hakkında söylenenleri tekrar edebilecek cesareti bulamayız kendimizde. Sağlıkla ilgili konularda yorum bile yapmamıza izin verilmez, ne de olsa çok biliyor olsaydık öncelikle kendimizi düzeltirdik değil mi? Acımasızca eleştirirler. Kızarız, çok kızarız ama şişman olmak hep 1 – 0 geriden başlamak olduğu için haklı olduğumuz konularda bile hakkımızı alamayacağımızı öğrenmişizdir, bastırırız. İradesiz şişmanlar…
Bastırırız.
Ve gerçek; bastıran insanlar daha çok yer. Daha çok yiyen beden büyümeye, kabuğunu güçlendirmeye devam eder, büyüdükçe de maskeler çoğalır, çeşitlenir. Bir gün gelir kendi çocuğumuz bile bizim kilolarımızdan utanır. Biz şişmanlar her gün bu nefret ettiğimiz duyguları yeniden ve yeniden yaşarız. Ama aklımız her gün onlara yeni kılıflar, yeni maskeler hazırlar. Özgüven yerlerde sürünmektedir, yeni bir iş, girişimcilik, gerektiğinde yeni bir hayat artık ulaşılmazlar listesine eklenmiştir. Kısır döngü başlamıştır bulunduğun durumu kabul et ve yemeğe devam et. Durum böyle olmasına rağmen yerlerde sürünen özgüvenimizi kamufle etmek için kendimize ulvi sorumluluklar yükler onlara sığınırız.
Maske koleksiyonumuz gün geçtikçe genişlerken bizlerde gün geçtikçe genişleriz. Eşler ya da sevgililer bile artık bizi demirbaş eşya olarak görmeye başlar, o genişlikle bir yere gitmeye kalksan kapılardan kolay geçemeyeceğinin herkes farkındadır yani. Sepet havası çalmak eskiye göre çok daha ürkütücüdür. Ne yaparız o zaman? Gülümseriz, herkese ne kadar mutlu bir çift dedirtene kadar rahat etmeyiz. Aklımız bizi yalnızlaştırır, kitaplara dalar, çok okur, çok bilir kendi dünyamızda mutlu olduğumuzu fısıldar bize. Gözyaşlarımız bile geceleri akar. Dışarısı çok bozulmuştur, insanlara karışmak istenmeyen bir durumdur artık… Izdıraptan kurtulmak için akıl kendini tamamen duyarsızlaştırmayı seçer ve uyuşturulmak içinde yemeği tercih eder. Aklımız, aklımızı kandırmış ve sonunda bir savunma mekanizması çarkı kuruvermiştir.
Bu kadar çalışan akıl ‘’İşleyen demir ışıldar’’ atasözündeki gibi kendi seviyesini bile aşma noktasına gelir….
Sonuç olarak mademki bu akıl çok akıllı ve bizler de farkındalıklıyız artık o zaman bu aklı değişmek adına kullanmalıyız. Bu zeka ve farkındalığın önünde durabilecek bir şey olduğunu sanmıyorum…
KENDİ POTANSİYELİNİN KEŞFİ, ÖZGÜRLEŞMENİ GETİRECEKTİR.
0 533 743 52 25