Bildiğiniz gibi beyin hücrelerine nöron denir. Bir davranışın veya düşüncenin oluşması bir nöronun başka bir grup nöronla bağlantısı ile meydana gelir. Bu bağlantılar sinir ağlarıdır. Küçükken noktaları birleştirerek resim yapardık hatırlar mısınız? Onun gibi. Her birleşme bütününü belirli bir düşünce kalıbı gibi düşünebilirsiniz…
Bu bağlantılar sinir ağlarıdır. Küçükken noktaları birleştirerek resim yapardık hatırlar mısınız? Onun gibi. Her birleşme bütününü belirli bir düşünce kalıbı gibi düşünebilirsiniz. Düşünceler tıpkı üzerinden geçip düzelen ve büyüyen yollar gibi önce patikalara, ardından otoyollara dönüşürler. Her geçen gün alışkanlıklar tekrarlandıkça bu durumu güçlendirirler. Bir patikadan sürekli geçen insanlar burada derin yollar açmaya başlar. Buradan ne kadar çok geçerlerse buradaki yolu daha da belirginleştirmiş olurlar. Nöronlar arasındaki bağlantılarda aynen böyledir. Aynı şey tekrarlandıkça güçlenir, güçlendikçe o şeye bağımlı hale geliriz. Dolayısıyla belli bir davranış sık tekrar durumunda, NÖROLOJİK otoyol denilen nöronlar arası bağın güçlenmesi sağlanır. Böylelikle davranışların pek çoğunun öğrenilmiş ve otomatiğe alınmışcasına kendiliğinden olduğu saptanmıştır. Böylece önce alışkanlıklar, sonrada bağımlılıklar oluşur. Peki bu nöronlar arası bağlantılar nasıl güçlenir doğduğumuz günden itibaren maruz kaldığımız empozelerle, telkinlerle… Masallarla başlayan empozeler baban kral bile olsa var olmak için beyaz atlı prense gereksinmesi olduğunu empoze eder kız çocuklarına. Sonrada neden kızların evlenme meraklısı olduğu sorgulanır. Kız çocuklarına bebek, erkek çocuklarına araba alınır. Hatta araba biçiminde yatak odası isteyen bir kıza ailesi izin vermez ve sonra neden erkeklerin daha iyi araba kullandığı sorgulanır. Çünkü nöronlar arası bağlantılar özenle inşa edilir çocukluktan başlayarak. Roller belirlenir… Beslenme konusunda da durum aynıdır. Reklamlar, filmler, diziler, basın, sokak panoları herşey yiyecek, ıvır zıvır doludur. Sosyalleşmek birlikte yemek yemek olarak empoze edilmiştir. İnsanları yemek konusunda bağımlı yapmak hergün maddi olarak büyük bir döngü sağlamaktır. MSG gibi tatlı, tuzlu katıldığı her şeyin lezzetini arttıran katkı maddeleriyle bağımlılıklar sağlamlaştırılır, hastalıklar arttırılır. Ama öte yandan da zayıflık güzellik olarak sunulur, artık bu da nöronlar arası bağlantılarda yerini almıştır ve kadın bir beğeni unsuru olarak seyredilmişliğini seyreder, kriterlere uymak için çırpınır durur. Artık ortada büyük bir pazar vardır, ürettiğini tükettirecek bedenler yaratılmış, bu bedenlerde oluşturulan standartlarla da zayıflamaları gerektiği empoze edilmiştir. Ye ye ye şişmanla, binlerce yöntemi sırayla dene, her seferinde biraz ver iki katını al ve yeniden dene… Şu hapı yut zayıfla, uykuda şu cd yi dinle zayıfla, gel kulağına iğne batırayım zayıfla… Ama ilginçtir tıp bu kadar gelişirken dünyada ki şişmanlık problemide katlanarak büyümekte. O zaman yanlış olan ne? Yanlış olan bir şey yok. Ortada bilinçli olarak yapılan manipülasyonlar var. Kar amacı güden büyük kurumsal yapılar sorunun kökten çözülmesini gerçekten isteyebilir mi? Bunu isterlerse kendi varlıklarını nasıl sürdürebilirler? Kurulan sistem bu şekilde varlığını sürdürebilmektedir ve bunun devam edebilemesi için her şekilde kilolu bireyleri manipüle etmeleri gerekmektedir. Tüm bunlar doğru mentörle çalışmanın önemini daha da açık ortaya koymaktadır. Modeliniz doğru olmazsa, yeni bakış açılarıyla nöronlar arası yollar açıp sizin bu döngünün içinden çıkmanıza yardımcı olamazsa, düzenin yeni bir kulvarında sistemin biçtiği rolü oynamaya devam eder, bir miktar zayıflar ve sonra fazlasıyla geri alırsınız… Gelin bir olalım, doğru enerji alanında birlikte olalım. Yeni morfogenetik kodlar oluşturalım ve özgür bir zihne koşalım….